Mahalle meclisleri
Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri arasında halkçılık var. Amaç kurulan cumhuriyetin çağdaş ve dünya uygarlığına giderken, halk iradesinin yönetimlerdeki etkisini artırmak, yönetime katılımıyla sosyal yaşamı daha demokratik hale getirmektir. İlk TBMM bu amaç taşıyan temsilcilerle kurulur ve açılır. 1950 yılı öncesi, Türkiye'de tam bağımsızlık her alanda öne çıktı. 1950 sonrası ''küçük Amerika'' hayalleriyle tam bağımsızlık hedefi, devletin kırmızı kaplı defterinden kaldırıldı. Tozlu raflara gömüldü. Halk iradesini sadece din ve milliyetçi düzeye indirmeleri sonunda; halkın yönetime katılımı unutuldu gitti. Hükümetlerin bu tutumu devletin ikinci ayağı yerel yönetimlere yansıdı.

Hizmet ihtiyaç ötesi, popülist ve halk istemediği alanlara kaydı. Sonuçta, kentlerdeki keyfiyet, her alanda kentleşme kültürüne aykırı biçimde gelişti. Varoş ve arabesk kültür, keyfiyetin yarattığı sonuçtur. Eski kentli, yeni kentliye; kent yönetimleri tüm kentliye yabancılaştı. Öyle ki bir çok belediye başkanı ve yönetimleri, kurumun doğal hizmetlerini; çok büyük hizmet yapmış gibi topluma sunmaktan çekinmez oldu.

Şu an Türkiye'de öncesi düşünülmeden, keyfiyetle donatılmış, plansız ve gecekondulaşmış kentlerle dolu. Çirkinlikle estetik, sanatsal olmayanla sanatı, apartman siteleriyle tekil evleri, AVM ile mahalle bakkalı iç içe geçilmez oldu. Halk ihtiyacının çözümü için muhatap bulamıyor. Yetkiliye ulaşamıyor. Bir çok belediye başkanı bu durumdan kurtulmak istiyor. Ancak halkı yönetimin içine yerleştirmediği için kurtulmayı beceremiyor. Teknik ve idari kadrolaşmayla düzen kuramıyor. Çünkü yönetimde halk iradesi eksik!
Hedefi insan olan yönetimlerde, halk iradesi sürekli ve örgütlü olmak zorundadır. Ancak o vakit kent bilinci, kentte yaşayanların ortak bilinci olur. Ortak bilinç ise ortak yönetim algısıyla doğar, gelişir ve zenginleşir.
Mahalle meclisleri; halkın yerel yönetimlere katılımının ilk ayağıdır. Mahalle muhtarlarının içinde olduğu, o mahalledeki esnaf temsilcileri, varsa sivil toplum ve sendika temsilcileri, gençlik, kadın temsilcileri ve mahalle yerel önderlerinden oluşur.
İkinci adım; her mahalleden nüfus oranına uygun mahalle temsilcisi, meclis üyeleri ve yerel yönetimlerde çalışan profesyonel şehircilik uzmanlarından oluşur.
Bu meclisler, belediye yönetimlerinde kurulan müdürlük ve başkan yardımcılarıyla birlikte koordine içinde çalışarak; halkın arz ve taleplerini belediye başkanlıklarının yürütmesine ve meclisine taşımalı.
Bu uygulama sonunda halk iradesi yönetime katılacak ve yönetimi güçlendirecektir. Kendine öz güveni olan mahalle halkı, talep eden; talep ettiğinin uygulamasını denetleyen, kendi kararıyla yaşamına anlam kazandıran örgütlü yapıya sahip olacaktır.
Halkın örgütlü güç olarak denetlediği hiç bir yerde; ne rantçılık, ne ırkçılık, ne yandaşlık, ne keyfiyet, nede popülizm yaşayamaz! Çünkü egemen olan ortak kent bilinci ve kültürüdür.
Bu kültürde asıl olan insandır!
İnsanlığı düşüneninde olumsuz kavramlarla işi olmaz!