.Ölümüne yaşamak çoğu kez çılgınlıkla ifade edilir. Çünkü ölümüne yaşayan kendine yaşamı güzelleştiren, güzelleştirmek isteyendir. ''Mazlum çocuk'' değildir.
Asidir!
Kendini bir çember içinde tutmak isteyen her şeye karşı durur.
Bu çıkış sadece kendinedir.
Başkalarına zarar vermek aklının ucundan geçmez. Aksine yarattığı, hissettiği her şeyi başkalarıyla paylaşmak ister.
Kurulu düzenin, cennetine sahip olanlar, cennetlerini kaybetme kaygısıyla çılgınlaşır. Adaletli yaşamı daima ret eder.
Ona karşı durur.
Çelişki işte bu noktada başlar.
Suni cennet düzeni olanlar, adaletli yaşama karşı durur ve kendi düzeni dışına çıkan her şeye ''belden aşağı'' vurur, karşı kor.
Onlar için çılgınca yaşamak tehlikedir.
Onların bütün engelleme gayretine rağmen çılgınlık galip çıkar.
Ama
Cennetleri kaybolacak kaygısıyla her an direnişe geçerler. Hani bir tabir varya: '' korkunun ecele faydası yok'' diye; direnmenin, yalan ve eksik bilgiyle toplumu yanıltananlar, sadece kendini kandırır. Kaybederler.
Oysa çılgınca donanmış anlayış birliği güzel sonuçlar verir.
Anlayış birliğinde ki hedef, kişiye özel hedef değildir. Ülkenin ve bu ülke halkının hedefi olmak zorundadır.
O nedenle bencilliğe gerek yok.
Bu gemide kişiler birbirini sevmezse de birlikte yaşamaktalar. Geminin sağlıklı yönetilmesi, batmaması da bu gemide yaşayanların olmazsa olamazıdır.
Geleceğe direnmek, değişime karşı koymak bir yere kadardır. Değişeme karşı, cennetini korumaya çalışan daima yok olmuştur.
Bu unutulmamalı..
CHE'nin dediği gibi ilericilik çığırtkanlığıyla soytarı olmamak gerekir..
Kendi doğruna değil, toplumun doğrularına sahip çıkarak bağırmalısın.
Bağırırsan yaşarsın, susarsan yanarsın.
Türkiye susmamalı!
Türkiye cumhuriyetini çılgın Türkler kurmuştur.
Korumak ve yaşatmakta çılgın Türklerin görevidir.