Ülkelerde devleti yönetenler tüm güçleriyle bu saldırıdan kurtulmak istiyor ama fiziki koşullar, ekonomi olanakları yetersiz.
Dünya aşağı tükürse sakal,yukarı tükürse bıyık hesabı ikilemi içinde şaşkın..
Kısaca dünya insanlığı; bindirildi bir alamete, gidiyor felakete!
Yıl 1973. Dünyada petrol krizi var. Petrol rezervleri yüksek olan ülkelerin, yabancı şirketlerdeki petrol üretimini uluslaştırma politikaları ve petrol fiyatlarının ciddi biçimde artırmaları, enerji ihtiyacını ucuz fiyatla giderme üzerine oturtan ülkelerde ciddi ekonomik krize yol açtı.

Bunun sonucunda devletler özelinde yeni yaklaşımlar ve politikaların değerlendirilmesine neden olmuştur. Petrol krizi 1973 yılında başlamadan önce, Bretton Woods sisteminde çöküş yaşanmıştır. Petrol krizi, ambargonun uygulanmaya başlamasıyla sonuç vermeye başlamıştır. Kısa vadeli etkisi Avrupa’da hissedilmiştir. Avrupa'nın dışında, küresel çapta gerçekleşen ticaret hacminde de daralma yaşanmıştır. Ayrıca ekonomisi borçlanmaya ihtiyaç duyan ülkelerin sorumluluklarını yerine getirememesi,ekonomik durgunluğu tetiklemiş ve sanayiye dayalı ekonomiye sahip gelişmiş ülkelerde resesyon dönemi başlamıştır. Bu yeni durum sonucu ülkeler ekonomi politikalarını tekrar gözden geçirmek olmuştur.

Dış borçlarını ödemekte zorluk çeken sanayileşmiş ülkeler, ithalatını azaltma yoluna gitmesine neden oldu. Bu durum ham madde ve ara girdi ihracatı yapan ülkelerin ekonomisini olumsuz etkiledi. Kısacası kıt kaynak olan petrolün değerinin artması ve erişiminin zorlaşması, önce sanayi üretimi yapan gelişmiş ülkeleri, ardından da bu ülkelere ihracat yapan gelişmekte olan ülkeleri olumsuz yönde etkilemiş ve ithalatın azaltılıp ihracatın artırılmasına dönük politikaların gündeme alınmasına neden olmuştur.
Yüksek enflasyon, yüksek faiz oranları ve yüksek işsizlik oranları; petrol krizinin kısa vadeli ekonomik sonuçlarından öte, günümüzü de etkileyen uzun vadeli sonuçlarıdır.

Petrol krizinden edinilen asıl ders, bütünleşmiş ekonomik, politik ve askeri unsur ve araçların önemi olmuştur.Bir diğer ifadeyle, sektörler arası etkileşim ortaya çıkmıştır.


Enerji kaynakları, önem verilen bir konu olmuştur. Devletler sahip olacağı gücü ister amacı, ister araç olarak kullansa da, bu gücü sağlamak için ordularını güçlendirmeye ve ekonomik anlamda kaynağa gerek duyar.
Enerji kaynaklarına sahip olmak veya enerjinin dağıtımını kontrol etmek; ekonomik anlamda önemli gelir getirir ve güç sağlar. Devletler bu gücü elde etmek için petrol ve doğal gaz için rekabet ederler. Bu nedenle enerji güvenliği ülkelerin ekonomisi, sosyal hayatı, siyasal varlığı ve askeri güvenliği için önemlidir. Bu önem Dünya ekonomisinin teknolojinin kullanımıyla hızlı büyümesi nedeniyle enerjiye olan talebi de artırmıştır. 1973’te alınan ambargo kararı dünyada yeni döneme yelken açılmasında etkili oldu... Enerjinin önemi, onun çıkarılması, işlenmesi, transferi, ticareti, ticaret yolu konularında geliştirilen güvenlik kavramını ortaya koymuştur. Artık enerjinin güvenliği, hükumetlerin gündeminde daha ön sıralarda yerini almış ve arz çeşitliliğini sağlamaya çalışılmıştır. Ayrıca, devletler arasındaki ilişkilerin salt askeri konulardan ibaret olmadığı, üretim faktörleri arası bir yaklaşıma, askeri konulara; ekonomi, finans,enerji gibi konuları da eklemiştir.
Finans oligarşi; 1945 ten sonra ilk ciddi sarsıntıyı 1973 petrol kriziyle yaşadı. Sıkıntı kapitalist-emperyalist sistemin kendi içinde olduğu kadar, 1945 sonrası sosyalist sistemin dünyada daha geniş coğrafyada kurulmuş olması, krizi daha derin kılıyordu.

SSCB, ÇHC, KÜBA, VİETNAM, KUZEY KORE, ROMANYA, YUGOSLAVYA, POLONYA, D.ALMANYA Finans oligarşinin korkulu rüyası olmuştu. Dünyanın değişik coğrafyalarında başlayan ulusal kurtuluş mücadeleleri ve sömürge zinciri içinde yükselen anti-emperyalist, korkuyu sistemli hale getiriyordu. Finans oligarşi ve emperyalist devletleri her geçen gün derinleşen krizlerden kurtulmak için kısa ve uzun vadeli ekonomik, siyasi projeler oluşturarak uygulamaya soktu.
Öncelik bölgesel savaşlar çıkartıldı.
Anti-emperyalist muhalefetin güçlendiği ülkelerde, ordulara darbe yaptırdılar.
1973 yılı petrol krizi sonrası yeşil hat projesiyle Müslüman ülkeler de hilal biçimde SSCB etrafına anti-komünist güçlerle set oluşturdu. Bu set içinde Müslümanlar içinden ılımlı İslam yada radikal İslam örgütlenmeler kurarak güçlü siyasi akımlar yarattı.
Başta sosyalist ülkeler olmak üzere, diğer ülkelerde farklılıklar ayrıştırılarak, çatışma noktasına getirdi. Çatışmaları, yarattığı kaosu dahada yükseltmek için üretim sistemlerinde krizler yarattı. SSCB dağıldı. Yugoslavya parçalandı. Romanya, Çekoslovakya, D.Almanya, Polonya ve Bulgaristan sosyalist yönetimleri sona erdi. Afganistan'dan SSCB çekildi.
Ama yinede krizden kurtulamadı Finans oligarşi. Çünkü Finans oligarşinin kendi arasında ve devletleri arasında yeni doğan pazarlara egemen olma çelişkisi, dipten kaynamaya başladı. Dipte başlayan dalga; teknolojinin gelişmesiyle, anında bilgi elde edilmesini sağlaması nedeniyle, sömürge zinciri içinde ki ülkelerde ulusal algıyı ve ülkesine her açıdan sahip çıkmasının önünü açtı.
Yeni pazarlar eski ipek yolu üzerindeki ve etrafındaki ülkeler de olması nedeniyle çok iştah kabartıyordu. Bu coğrafya dünya liderliğinin önemli mihenk taşlarından biridir. Ve bu coğrafya için yeni adım atıldı. İkiz kulesi uçak kazası bahanesiyle, önce Afganistan'a sonra Irak'a askeri müdahale yaptırıldı. Arkasından Arap baharı başlatıldı. Bu ülkelerde kaynaklar, o ülke içindeki vatan hainleriyle iş birliği içinde talan edilse de, istikrar sağlanmadı. Aksine iç savaşı günlük yaşamın parçası haline getirdi.


Suriye müdahalesiyle Arap dünyasına son noktayı koymak istedi. Ancak istekleri olan Lazkiye körfezine koridor açamadılar. Tıkandı. Suriye başta olmak üzere eski ipek yolu üzerinde ve etrafındaki ülkelerinde ABD ve ittifaklarıyla, Rusya,Çin,İran öncülüğündeki Şangay ittifakı karşı karşıya geldiler. Sonuç Suriye'de istedikleri düzeyde olmadı.
Kısaca finans oligarşi ve devletleri; ne yaparlarsa yapsınlar, krizden kurtulamıyorlar ve dünya halkı desteğini kaybediyorlar. Krizin yaratacağı çatışmanın artık lokal merkezli olmayacağını da biliyorlar. Olası bir çatışmanın düzenlerini yok edecek sürece eğileceğini son 20 yılda yaşanan çatışmalarda gördüler.
Geriye yapacakları tek şeye karar verdiler.Kendi kontrollerinde yeni dünya düzeni kurmak!
Bilgi ve teknolojinin her atılımı ve yenilenmesi; ülkeler arasında daha uyumlu hukuk kurallarının uygulanmasını sağlıyor. İnsanlar; dünyanın her hangi ülkesinde yaşama, barınma ve çalışma koşullarına sahip olabiliyor. Bu süreç dili, dini ve kültürel folkloru farklı olan insanların bir arada yaşama ortamı sağladı. Düşman değil, barış içinde yaşama algısını güçlendirdi.
Finans oligarşi dünya insanlığının kurduğu bu ilişkiyi kuracağı yeni dünya düzeninin Truva atı yapmak istiyor. Amaçları, iletişim teknolojisiyle kontrol edilen insanların yaşadığı; sınırların olmadığı, finans oligarşinin yönettiği yeni dünya düzeni kurmak! Hedeflerinin alt yapısının oluşumunun ilk adımı covit 19 virüsüyle dünya insanlığına gösterildi.
Sonra mı? Ben müneccim değilim.Cumhuriyet aydını ve devrimci kimliğe sahip aydınım. İnsanlık tarihini ilgilendiren parça verilerini bir araya getirerek, insanın nereye götürüldüğünü algılıyorum. Bu algılarımı da kendi ülkemde paylaşarak; götürülecek yeni cehenneme nasıl karşı olabileceğimizi paylaşmak istiyorum.
‘’Toprağı nasıl kavrarsa ayrık otları
ve nasıl çölleştirirse usul usul
öylece sarmış seni yanlışlar
çürütmüş yüreğindeki öfkenin
dayanıksız tohumlarını
çorak bir toprağa döndürmüş içini
Zehirli sütleğenler sürülmüş ökselere
sinsi bekleyişler gibi yapışkan
iğrenç gülücükler serpiştirilmiş
belli ki sen
konacaksın acemi sekişlerle
yalnızlığın bu hayın ökselerine
Ve şimdi uysal bir kedi gibi sokuluyorsun
gergefini sessizce işleyen gecenin koynuna
Usulca okşuyorsun yalnızlığını
usulca ve sessizce yaşamak diyorsun buna
oysa hayat
açılmamış bir yumak gibi duruyor ellerinde
Ah yalnız kuş
belli ki sen hiç bilemeyeceksin uçmayı.’’
( A.Telli )
Ahhh değerli yol arkadaşım.
Bu mısraların hala acının kirmenin de insanlığa zulmün hükmünü yok sayacak olanın yine insan olduğunu öyle anlatıyorsun ki ...
Ancak öncü yok. Lider yok.
(devam edeceğiz)