Türkü yankılandı sarp kayalar arasında. Özlem vardı türküde. Sılaya özlem, sevgiliye özlem, umuda özlem vardı. Dudak kıpır , kıpır ederken göz yaşı yüreğin özleminde söndü gitti.
Yankılanan türkü ; yankıladıkça dağ yamaçlarına taşıdı batıyı, doğuyu, kuzeyi, güneyi...
Yaş on dokuzu biraz geçti.
O güne kadar sürekli çalıştı. Yaşamadan çocukluğu, götürürken ekmeği evine, özlemine türküyle kavuşmayı öğrendi. Yüreği yanık, sesi yanık, yaşamı yanıktı. Elinde silahı yanık ,yanık dağlara söylüyor türküleri bugün. Dün aileyi korudu, bugünse vatanı.
Türküleri yaşarsa, özlemiyle o da yaşayacak.
Onun vatanı savaşla kuruldu. Onun vatanı devrimle kuruldu. Onun vatanı Emperyalizme inat kuruldu.
Onun vatanı , hainlere, işbirlikçiye ve ihanete rağmen kuruldu. Onun vatanında Anadolu’da yaşayan her rengin, her dilin, her inancın ; kadınının, erkeğinin, gencinin, yaşlısının emeği var.
Vatan hepsinin.
Birinin, diğerine üstünlüğü üzerine kurulmadı vatan.
Ne yazık ki ,dün vatanı kuran dedeleri gibi dağlara düştü yolları yeniden.
Rahat verilmedi.
İçte ve dıştaki özgülük ve bağımsızlık düşmanları didik ,didik etti. Onların vatanında yolları ayırmak için Türk’e düşman yaratıldı. Cumhuriyete düşman yaratıldı. Senin kimliğin bu senin İnancının hukuk sistemi bu dendi. Ayırmak için yolları ; dolaylı dolaysız zor kullanıldı.
Gün geldi ekonomiye, gün geldi sosyal statüye, gün geldi kuranın gerçeklerine tuzak kuruldu. Onun vatanında kaos var bugün.
O özlemlerini kaosta yaşatmak için türkü söylüyor.
Elinde silah dağlarda.
Yanık sesi ,namludan çıkan mermi sesine karışarak.
O dağlarda göğüs, göğüse çatışarak girerken Irak dağlarına, Anadolu dağlarına, şiirlerle onu ölüme çağıranlar ; onun vatanının hukukunda gedik açmaya çabalıyor.
Vatanın kuruluş hukukunu yadırgayanlar, kanı dökülürken Mehmet’in, bayrağa sarılı gencecik vücudu gömülürken toprağa; şehidin umudunu taşıyan Türkülerine kulakları tıkıyorlar.
Anaların göz yaşlarının değerini, vatan umurunda olmayan bilemez.
Bir ciğeri yanan ana, hıçkıra hıçkıra, boğazında düğümlenen sözleriyle diyor ki ’’Bir ülke iç yada dış savaş içinde olabilir. Bir ülkede sorunlar olabilir. Ama bu ülkeyi yönetenler sorun ve kaos yaratamaz. Yaratmaya hakkı yoktur. Ülkeyi yönetenin görevi yaratılan kaosu bitirmek, sorun olan her şeye çözüm bulmaktır.'' Gururla toprağa gömdüğü evladı üzerinden, şiirlerle ölüme çağrıya son verilsin istiyordu.
19 yaşında elinde silah dağlarda olgunlaşan genç; sılaya döndüğünde, babasının emanet ettiği toprağı işleyerek hem ülkesine ,hem de kendisine geleceği ; demokratik laik Cumhuriyetle yaşamak istiyor.
Cumhuriyetin bir karış toprağı için ölüme koşarken , Cumhuriyetin kurduğu ekonomik değerlerin bir, bir satılmasını da istemiyor.
O genç , bağımsız ve güçlü olmanın üretimin çeşitli renkte ve birbirini tamamlayan nitelikte olmasından geçtiğini biliyor.
O genç, Ne emperyalizme ,ne hain işbirlikçilere ne de tarikatlara kul olmak istemiyor.
O genç kendisinin efendisi olmak istiyor.
Ama O genci dinleyen yok
Cumhuriyeti parça ,parça yok etmekte ısrar sürdürülüyor.
O genç elinde silahı dağlarında özleminin Türküsünü söylüyor. Yanık sesiyle, yanık dağlarda, yanarak sazın telinde yankılanarak. Hepimiz kardeşiz !
O genç ölüme çağrılı. Şiirle ölüme çağrılı.
O genci dinleyen yok ! Türkülerini susturma kararları alınıyor, emperyalizme hizmet edenlerin sofrasında.
O genç ölüme sunuluyor !
Karanlıkların sultanının, dudaklarından dökülen şiirle.
Ama buna isyan eden ne bir ses, ne de haykırış var .Her şey, her kes sus pus.
Yavaş ,yavaş o gencin vatanını kaplayan kara sel ; O genci şiirle ölüme çağırıyor, O genci ve vatanını yok etmek için.
Siz hala körlüğümü oynuyorsunuz.
Yazık! Çok yazık!
Siz ne yaparsanız yapın. Biz şehitlerimize saygı duymaya, sahip çıkmaya ve onların dillerinden dökülen Türkülerine sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Biliriz ki toprak uğrunda ölen varsa vatandır!
Biliriz ki vatan uğruna ölen şehide sahip çıkılırsa, o vatan kutsaldır.
Vatanımız uğruna ölmeye de, ölenlere sahip çıkmaya devam edeceğiz.
Ölen tüm şehitler yüreğimizde yaşamaya devam edeceğiz. Ve onların Türküleri Anadolu da yankılanmaya devam edecektir!
Şiirler ölüme çağırıyor
o, bu
bir de tanrıya çağrı.
Anasının kınalısı, uzanmış
toprağa
elveda demeden, kil toprakla
yapıştırılan
taş duvarlı evde ki
anasına ve babasına.
Ve
çığlık atıyoruz; şehit
mehmedime. Şehitler ölmez!