Bir yol var sonu bilinir, bir yol var nereye ulaşım verdiği bilinmez. 2000'li yıllar bilinmez yolların labirenti içinde satranç oynatıyor.
Elden ele dolaşan bir ışık var.
Işıkla etrafı kaplayan gölgelerin, düşeni kalkanı belirsiz. Hiç bir şey diğerinin yönünü kendine döndüremiyor.
Ölüm en uzaktakine ulaşmakta, akıllara donduran gelişmeler sürekli yaşamı etkiliyor. İnsan yaşamını bir yanda özgürleştirirken, diğer yanda yok etmektedir.
Öyle örnekler var ki:
Arap baharı!
Arap halkını kendi içinde parçalıyor, düşman yapıyor, ölüm ve öldürme kanıksanıyor.
Somali halkı aç. Çaresiz.
''Devletsiz'', üretimsiz; ölümü her saniye yaşıyor. Somaliyi yıllarca sömürge yapan, tüm kaynaklarını talan eden; kendi kazanımları için Somaliyi savaş üssü yapanlar, şişmiş karınlarını kaşıyarak bu fotoğrafı seyrediyorlar.
Avrupa için ''demokrasi'' beşiği diyorlar. Avrupalının kıçına nişatır değdiğinde nasılda azgınlaştığını, nasılda demokratik hakları, insan hak ve özgürlüklerini yok ettiğini; Fransa da, İngiltere de alenen görüldü.
Yahudiler, zalimleşti.
Masumiyeti, yok edilmişliği kendi insanlık dramı yapan Yahudiler ve İsrail; aynı kökten geldiği Arap ve Filistin halkını yok ediyor. Bombalarıyla parçalıyor, insani her tür yardımın önünü kesiyor, bıkmadan usanmadan filistinli öldürrmeye devam ediyor.
Bunlar olurken, emperyalizmin iki yüzlülüğünü seyrediyoruz.
Yugoslavya, Afganistan, Irak ve Libya müdahaleleri göstetdi ki; ABD ve Avrupa'nın ''demokrasi'' serüveni olmadığını göz önüne serdi.
Onlar için tek şey önemli.
Petrol!
Ölen Arap, Afganlı, Sırp, Bosnalı,Makedon hiç önemli değil.
Ölen ölür, kalan petrol ''bizimdir'' diyorlar.
Her şey bu kadar net!
Bu rağmen, mazlum halklara örnek Mustafa'nın cumhuriyeti; cumhuriyeti yönetenlerce ters yüz edilmek isteniyor.
Ters yüz edenler kendi idealleri açısından sonuç bulmaları mümkün değil. Dünya konjektörü buna uygun değil.
Ama ısrarla amaçlarına ulaşacakları düşüncesiyle ABD ve işbirlikçilerine hizmete devam ediyorlar.
Yeni Osmanlıcılık ütopyadır!
Arap yarım adası kendi içinde dinsel motifle parçalandı.
Sünni İslam, şii İslam.
Bunları bir arada tutmak bugün için mümkün değil. Çünkü buralarda ulus değil, İslami mezhepler önemseniyor.
Emperyalizm Arap ulusçuluğunu kendi çıkarlarına ters gördüğü için sürekli törpüledi.
O nedenle birleşik Arap Cumhuriyeti şu an hayaldir.
Ayrıca, ülkelerin kaynakları, sermayeleri Başta ABD olmak üzere emperyalizme hizmet eden şeyh, kral ve asker komutanların elinde toparlanmıştır.
Bunların da kıblesi hiçbir zaman Türkiye olmaz.
Balkanlar ve Orta Asya, Osmanlı bağlarını tümüyle silmiştir.
Her şey bu kadar net!
Türkiye İran olmaz.
Anadolu halkı çok kültürlü yaşamı bütünleştiren bir halktır.
Osmanlı döneminde dahi kendi yaşam biçimine müdahale edilmesini onaylamadı. İzin vermedi. Cumhuriyet devrimini, bu kadar çabuk benimsemesinin temelinde; bu tavır var.
Padişahlara, sultanlara, şahlara izin vermeyen Anadolu halkı; bilgi çağında ne yaparlarsa yapsınlar, kendini sultan,şah sananlara da izin vermez.
Tarihi geriye dönüştürülemez.
Mustafa'nın cumhuriyetini yönetenlerin yaratacağı tek tehlike; dünyayı kanla sulayan, insana değer vermeyen, emperyalist ABD ve ittifaklarının projelerinin önünü açmalarıdır.
Kerte kerte ilerleyen bu proje Suriye sonrası bizim de kapımızı çalacaktır.
Her şey bu kadar net!
Devleti yöneten gaflet içinde.
21. yüzyıl.
Işıkların elden ele dolaştığı yüz yıl. Karanlık gölgelerin ülkeleri ve halkları ölümle sarmaladığı yüzyıl.
Özgürlüğü ve kanı özleştiren yüzyıl.
Sonu bugün belli olmayan yolda ilerleyen yüzyıl.
Ama yüce dağ başında yanar bir ışık!
Yönünü yönümüze döndüremiyoruz.
Küsmüş!
O ışık ki bir ırkı insanlaştıran, ona can veren ışıktır.
O alet yapan, yarattığı aletle insanı doğanın subjektifi yapan ışıktır.
O emektir!
Sonu belli olan yolu yaratmak için emeğin en yüce değer olduğu pencereden bakmalıyız.
O pencereden bakış gerçeği yerli yerine oturtur. Barış, özgürlük, kardeşlik yeniden mavi gezegende yeşerir, vücut bulur ve gelişir. Ayrışma son bulur.
Savaş son bulur.
İnsan olmak istiyorsak, yönümüzü yüce dağ başında yanan emek ışığına döndürmeliyiz.