Ben içeri düştüğümden beri dünyalar ve evrenler onlarca kez değişti.
Değişim ve dönüşüm ikiz kardeştir.
Dış etki olmasada değişir ve dönüşür. Evrenin zorunlu değişim yasası.
Ben içeri düşmeden önce bizim çocuklar mahallemizde özgürce koşardı.
Öğretmenleri sevmeyi öğretirdi.
Özgür olmayı öğretirdi.
Ülke sevdasını öğretirdi.
Mahallenin çocukları nereye dönerlerse dönsünler, hepsi memleket kokardı.
Süt tozunu hiç sevmediler.
Kurumuş olsada tandırlarda pişen gömmelerini bir bardak çeşme suyuyla yemeleri, dudaklarında bal olurdu.
Krizet kumaştan kısa pantolon giyerler, yamalı seko giyerler, yırtık lastik patik giyerlerdi. Ama bizim çocukların onurları hiç incinmezdi.
Birlikte türkü söyler.
Birlikte oyun kurgular.
Düşlerde hep birlikte olurlardı.
Onlar bizim mahallenin çocuklarıydı. Şoför Hasan'ın, Yakar emrinin, Ali Orhan'ın, hızarcı Alinin, duvarcı memedin, muhtar Musa'nın çocukları, müftü efendinin torunu ve diğerleri. ..
Kendileri üretir, ürettikleriyle oyun kurardılar. Emek kendilerinin.
Bir gece ansızın toprak sallandı. RAP! RAP! RAP! Sesleriyle gelenler oldu. Önüne gelen her şeyi yok ediyor.
Toprağın sallanması durduğunda, ne bizim çocuklar ne bizim mahalle eskisi gibi değildi. Kimi toprağa boylu boyunca uzanmış. Kimi özel odalara kilitlenmişti.
Şişenin tapası açılmış. Korku şişeden çıkarak, tüm mahalleyi etkisi altına almış.
İçten gelen gülücük ve kahkaha kaybolmuş, raprapçıların kahramanı gittiği her yerde alkış tufanıyla karşılanıyordu.
Mahallenin üretimi ters yüz edilmişti.
Yerli malı yok ediliyordu. Yerine çikita muz, çukonem karpuz, ithal küçük ve büyük baş hayvanlar pazardaydı.
Sanayi ham maddeleri, gıda ürünleri üretimi kısıtlanmış; başka ülkelerden ithalat başlamıştı.
Türküler artık özgür değildi!
Ben içeri düştüğümden beri tarihin gerisine değişim ve dönüşüm başlamıştı.
Değişim ve dönüşüm, tam bağımsızlığa elveda ederek: Tam bağımlı Türkiye'ye yönelmişti.
Mahalle değişmiş.
Hiç kimse komşularının sorununa sahip çıkmıyor. Komşuya selam vermiyor.
Mahalle halkının özgürlük kanalları satılıyor yada kapatılıyor.
Kanallar kapatıldıkça, hak arama ve örgütlü eylemler dumanlar arasında kayboluyor. İşsizlik, yoksulluk arttı.
Korku karşısında çaresiz. Tam bir teslimiyet başlamıştı.
Çünkü RAP, RAP.,RAP saldırılarına karşı çıkmadılar.
Sığındıkları limanlarıda terk ettiler.
Çaresizce teslim oldular.
Kendilerine cennet vaat eden hoca efendilerin kucağına koştular.
Onların sunduğu kadar özgürlüğe ve ekmeğe boyun eğdiler.
Sen içeri düştüğünden beri gerici dönüşüm başladı.
Her mahallede bir kale vardı. Eskisi gibi değiller. Kale içinde zaaf belirten görüntü yakaladılar. O görüntü kaleyi dengesizleştirdi. Kale içindeki herkes vah vah diyor.
Ama özgürlük ve bağımsızlık bayrağı muhteşem, muhteşem dalgalanamıyor. Sessizlik var.
Sessizlik hayre alamet değil.
Oysa asilik özgürlüğün, sessizlik teslimiyetin ilk adımıdır!
Sessiz kalarak mahalleli kendi kurduğu kaleyi kendi yıkıyor.
Korku yürekleri öylesine işgal etmişki, yüzüne inen ölüm tokadı, mahalleliye hoş gelmeye başlamıştı.
Siz içeri düştüğünüz andan beri cılız olsada sessizliğe hayır diyenler çıktı. Ara ara çığlıklar duyulmaya başladı.
Çığlıklarda:
özgür insan isteği var.
Bağımsız Türkiye isteği var.
1919'a çok benziyor.
Minnacık bir kanal açıldı. Bu minnacık kanal dahi umuda ışık yaktı.
Yeniden anka olma isteği karanlığın sardığı duvarlar arasında yol almaya başladı.
Şairin şu mısraları dudaklarimda:
........ düşüyorum
Karıncanın peşinde minik depremler oluyor. Yanımda ot kokuları
sonra
düşler, düşüyorum...
Puslu bir görüntü, tarih dediğimiz
ve kirli sular
buharlaşıyor,
buluşalım dediğin
denizde...
Ben,sen,o, biz, siz, onlar; içeri düştüğünden beri onlarca değişim oldu.
Ama ben tersine giden değişim ve dönüşüme vagon olmak istemiyorum.
O nedenle asiyim!
O nedenle asileşiyorum!
Ve haykırıyorum:
Yaşasın tam bağımsız Türkiye!