Devleti kavramadan, devlet yönetim biçiminden bahsetmek; havansız sarımsak ezmeye benzer. Devletin ne olduğunu bilmek zorundayız.
Devlet, bir ırkın yada ulusun gücünü ifade eden kurumlar bütünü değildir.
Devlet halkların yaşadığı coğrafyalarda kurulan sistemi, sistemi kuranlar adına koruyan, devamını sağlayan ve uzlaşılmış yaşam kuralları üzerinden ve oluşturulan yasalarla, yöneten üst yapı kurumudur.
Sistemlerin yarattığı ilişkiler, üst yapı kurumu devletin biçimini yaratır.
Devlet ülkelerin en güçlü ve yaygın örgütlü yapısıdır.
Her ne kadar üretim sisteminin doğurduğu kurum olmasına rağmen, sistemi ve yaşayanları ciddi biçimde etkiler.
Bunun anlamı, üretim sistemindeki etkinlik ve yarattığı ilişkiler devlette aynen yansır.
Devlet üç ana ekseni var. Yasama, yürütme ve yargı. Temel yasa ile bu üçlünün alanı ve yetkileri belirlenir. Militarist güçler tarafından iç ve dış tepkilere karşı korunur.
Bu üçlü yapı arasında ki denge ve halk iradesinin devlet yönetimine yansıması, devletin demokrasi özünün şiddetini gösterir.
Emek sermaye çelişkisinin var olduğu tüm üretim biçimlerinde, üretim aracı üzerinde ve pazarlarda hüküm süren güçler; üç özellikte olan devlet yönetimi kurmuştur.
1.Tüm egemenleri içine alan ve iktidar olurken ittifak ettiği güçlerin söz ve karar sahibi olduğu demokratik devlet yönetimleri.
2.Egemen güçler içinde başlayan tekelleşme sonunda, tekel olamayanların ve eski ittifakların dışlandığı; azınlık iktidarını ifade eden oligarşi devlet yönetimleri
3.Sanayi sermayesi ile banka sermayesinin örtüşerek yarattığı finans oligarşinin en ırkçı ve şoven kesiminin egemen olduğu ve bu egemen güçler adına her tür hukuksuz ve adaletsizliği, özgürlükleri yok ederek kurulan faşist devlet yönetim biçimleri.


Bu tanımlardan ortaya şu çıkıyor.
Devlet yönetiminin demokratik, yönetilen halkın özgürce ve hak, adalet ve hukuk kuralları karşısında eşit yönetilmesi için halkı temsil eden sınıfların, genel manada halkın en geniş kesimlerinin üretim ekseninde ve yönetim erkinde söz ve karar sahibi olması gerekiyor.
Demokratik halk cumhuriyeti, halkın en geniş kesiminin üretim ekseninde ve yönetim erkinde söz ve karar sahibi olduğu devlet yönetimidir.
Üretim biçimi
Üretim ilişkileri
Devlet yönetim biçimi
Türkiye kuruluş sürecinde ki üretim ekseninden kaydı. Üretimin yeniden dengeye oturtulması gerekiyor.
Devlet sektörü
Kamu sektörü
Özel sektör
Türkiye'de demokratik yönetim isteyen siyasi erkler, kesinlikle bu üçlü dengeyi kurmak zorundadır..
Üst yapı kurumu devlet bu dengenin yansıması olacaktır.
Devleti kurumlaştıran hukuk aynı zamanda, halkın en geniş kesiminin iradesini üst yapıya taşır.
Siyasî partiler kanunu ve seçim kanunları bu yansımaya göre çıkar. Yasalar toplumun dikey ve yatay örgütlü güç olmasını sağlar.
Halk iradesi meclise yansır. Yasalar çıkarılırken halkın çıkarları daima gözetilir.
Yürütme, devleti ve halkı keyfiyetle değil anayasa ve yasalara bağlı kalarak adaletli yönetir. Tüm halka eşit mesafede yaklaşır ve yönetir.
Yargı bağımsız ve hiç bir zaman kişi ve kurumlara bağlı davranmaz. Halka karşı suç işleyen kim olursa olsun yargı işler ve adalet içinde gereğini yerine getirir.
İste demokratik halk cumhuriyeti yönetim biçimi!
Cumhur devlet yönetim biçimine karşı olan siyasi erk, gerçek niyetini ortaya koymalıdır...
Demokratik parlamento sistemini getireceğiz diyerek, pekte demokratik olmayan oligarşi devlet yönetim biçimini köşk yapmamalı.
Gerçek niyetlerini gizlemeden, Türkiye halkına sunumlarını yapmak zorundalar.
.................
Bülent Ecevit 1970'li yıllarda iki önemli hedef koymuştu.
1.Halk sektörü
2.Toprak işleyenin, su kullananın
Demişti.
Bunun yansıması için köy-kent projesini dile getirmişti.
....................
Demokratik Türkiye için acilen kırsal değişim projesine geçilerek;, eğitim ve öğretimin üretim sistemine uyumlu yapılması sağlanmalıdır..