Çanakkale Savaşı, 1. Dünya Savaşının sonlarına yaklaşırken 1915- 1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadasında Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara savaşıdır.
Çanakkale savaşı, Birinci Dünya Savaşı içindeki, tarihin en kanlı bölümü olarak bilinir.
Osmanlı devletinin sayısız zafer dolu tarihinin de, 20. yüzyılda ki en parlak sayfasıdır. 1. Dünya Savaşından kısa bir süre önce, 1911-1912 yıllarında Osmanlı Devleti son Afrika topraklarını İtalya’ya kaptırmış, 1912-1913 Balkan hezimeti ise, Rumeli’deki son Osmanlı hakimiyetini silip süpürmüştür.
Bulgar ordularının İstanbul kapılarını zorlaması, 500 yıldır Osmanlıya ait olan Rumeli'nin kaybı, İstanbul ve Boğazların güvenliğinin tehlikeye girmesi, o zamanın devlet adamlarında, siyasi yalnızlığımızın doğal bir sonucu olarak değerlendirilmiştir.
Osmanlı devletini 'hasta adam'' ilan eden emperyalizm, pazar savaşlarında parçalamak istedikleri Osmanlıyı kendi ittifaklarında istememişler.
Almanya sırf ittifak güçlerine bazı bölgelerde savaştırarak, bölünen güçler karşısında savaşı kazanmak için, görüntüde Osmanlıyı saflarına çekmiştir. Osmanlı devleti de siyasi yalnızlığına destek olabilir düşüncesiyle Almanya'nın çağrısına olumlu yaklaşmıştır.
Olumlu yaklaşmasının diğer nedeni de,balkanlar da önemli toprak kaybının olması; özellikle Çanakkale boğazının savunmasında zaafların artmış olmasıdır.
Avrupa’da savaş bütün şiddetiyle sürerken, hareket harbinin yerini siper harbi almıştır.
Bu cephede yarma yapmak ve kesin sonuç almanın önünü açacağına inananlar, başka savaş alanlarında sürdürmek istediler.
Boğazlar, özellikle güney Rusya ve bütün Karadeniz kıyılarının açık denizlere olan tek çıkış noktasıdır.
Harp halinde bu geçidin kapanması, Rusya için hayati önem taşımaktadır.
1914 Aralık ayında başlayan Türk-Sarıkamış Harekatı üzerine telaşlanan ve çok zor durumda kalan en azından hiç değilse bir kısım Türk kuvvetlerinin başka cephelere çekilmesini isteyen Rusya'nın yükünü azaltmak için, Çanakkale Seferi’ne karar verilmiştir.
Çanakkale Savaşı genel hatları itibariyle: İtilaf Devletlerince; Osmanlı Devletinin başkenti konumundaki İstanbul'u alarak boğazların kontrolüne ele geçirmek, Rusya ile güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak ittifak devletlerini zayıflatmak amacı ile açılan cephedir.
Osmanlı devleti için İstanbul ve Anadolu hayati bir durumdur. Çanakkale geçildiği andan itibaren İstanbul ve Anadolu kapıları ittifak devletlerine açılacak ve dahası bir devlet tarihe mal olacaktı.
O nedenle Çanakkale geçilmemeliydi. Osmanlı devleti her şeyini bu savaşta kullanmak zorundaydı.
Ve kullandı.
Çanakkale geçilemedi.
Sonuç: İtilaf devletleri planladığı hiçbir şeyi gerçekleşmediği gibi, müttefikler tarafından yardım alamayan Rusya’da da Bolşevik devriminin gerçekleşmesinin önü açıldı.
1.Dünya Savaşının süresi uzadı. İstanbul'a açılan yol kapandı.
Bir tek güne sığdırıldığı halde yüzyıllara hükmeden zaferlere ancak Türk Harp tarihlerinde rastlanabilir.
İşte 18 MART Zaferi de yüzlerce yıldan beri Türk tarihinde gördüğümüz,Osmanlı devletinin zaferlerinden birisidir ve bu zaferin kazanılması 20. Yüzyılın tüm siyasal olaylarına yön vermiştir.
Çanakkale savaşı Osmanlı'ya askeri açıdan ciddi başarı sağlarken, Emperyalizm haklı savaşlarda yenileceğini bir kez daha görmüştür.
Tüm olumsuz koşullara rağmen insan gücü ve inanç karsısında yenilgileri kaçınılmaz oldu.
Çanakkale de deniz ve kara savaşından çekilmek zorunda kaldılar...
1.Dünya savaşı sonrasın da dünya artık iki sistemli dünyaya dönüştü. Kapitalist-emperyalist dünya ve SSCB den oluşan sosyalist dünya.
İşte bu nedenle 18 Mart tarihi ve Çanakkale zaferi tarihe iz düşüren bir savaştır!
Osmanlı ve Anadolu halkını Türklük şuuru içinde yeniden ayağa kaldıran savaştır!
Dirilişi bütün yönleriyle tetikleyen bu savaşı hiç bir koşulda göz ardı etmeden sürekli değerlendirmeye tabi tutmalıyız...