Entaresan bir ülkede yaşıyoruz. Sevdiğimiz her şeyi baba ve ana kavramları ile örtüştürüz.
Öyleki devlete baba deriz.
Temel yasaya anayasa deriz.
Kurtarıcı gördüğümüz siyasetçiye babaaaa diye çığlık atarız.
Biri kişiye iyilik yaparsa baba adam deriz.
Aslında bu davranışların altında, Türk insanının ahde vefa duygusu var. Babaya verilen önemin ölçüsü ve tartısı olmadığı için, kendine sunulan neyse; karşılığını değeri paha olan kelimeyle veriyor.
Baba!
İnsanlık tarihinde tek eşlikikle başlayan aile kavramı içinde en güçlü kişi baba olmuştur.
Kaideyi bozan durumlar olsada baba konumu değişmemiştir.
Koruyan, kollayan insan.
Sıkıntıları çözen, her tür saldırı ve sıkıntıya karşı duran; evde yaşamı düzenleyen kişi baba olmuştur.
Böylesine değer verilen baba insan olarak hak ettiğini yaşamışmıdır?
Tartışma götürür.
Ata sözümüz var.
"Baba oğula bir bağ bağışlamış, oğul bir salkım üzümü çok görmüş". Diye.
Kısaca aile için, evlat için, eş için baba vaz geçilemez gerçektir!
Yarınlar bizlerin olmasada, güzel yarınların çocuklarımızın olması için yaşanabilir dünya kavgasına devam edeceğiz.
O kavgayı veren baba'da hak ettiğini alacak.
Tek isteğimiz babalar günümüz değil, baba olduğumuz unutulmasın.
..........................
Yüreğir 1977'de neyse; şimdide aynı. Değişen bir şey yok. Dün Türkiye demokrasi meşalesini yakan, insanca yaşama mücadelesini korkusuzca veren; Adana üretiminin, üretici güçlerini bağrında yaşatan Yüreğir, köhne kent yaşamına mahkum edildi.
O güvendiğimiz babalar, bir kenara itilmiş öleceği günün zamanını yaşıyor.
Yıl 1994
Yıl 2021
Hasretiz.
Ve hasrete son vereceğiz.
O güçlü yüreklerin sahibi babalar, Türkiyenin en güzel yaşamını Yüreğir'de yaşayacak!
Evlatlarıda babalarının gününü onur duyarak kutlayacaklar.
Hasret bitecek!