Tek güvencesi elleri ve çöp topladığı aracıydı. Mehmet bu duygu için de ilk karşısına çıkan çöp yığınına daldı. Poşetleri teker, teker açtı. Satabileceği katı maddeleri toplamaya başlamıştı ki, yanı başına dikilen kişinin dokunmasıyla irkildi; Yanı başındaki kişiye dönerek ‘’buyur abi’’ dedi.
O kişi ‘’ kardeşim sen poşetleri dağıtıyorsun sonra da çekip gidiyorsun. Senden sonra ortalığı sinek ve köpekler dolduruyor. Sonra da belediye çöp ekibi geldiğinde bu şartlarda haklı olarak bizleri sorumlu tutuyor. O nedenle çöplerimizi dağıtma! … ‘’ Mehmet şaşkın, ne diyeceğini ne yapacağını bilemez durumda. Bir yanda sistemin kendisine sunduğu yaşam, diğer yandan sokak köpekleri gibi yaşamak adına dalış yaptığı çöp yığını, şimdi o çöp yığını da yasaklanıyor. Ürkek ve kızgın! Boğazında düğümlenen sözcükleri zoraki olsa da söylemekten başka çaresi yok.
Yanı başına dikili kişinin gözüne bakarak insan olduğunu, onun da yaşamak için yemesinin barınmasının gerekli olduğunu en yalın biçimde anlatan o sözcükler dolu gözlerin dilinden akıverdi: ‘’ abi ben acım! Ver bir iş, istersen bok temizlet! Ben isterim mi bu şekil de yaşamayı?’’ Bu sözler karşısında yanı başına dikilen kişi, kendi kendine lanet okuyarak çekip giderken; Mehmet titreyen vücudunun her yerinden fışkıran sancıyla olduğu yere saplandı kaldı.
İşte kendine açılım arayan Türkiye’nin bir yaşam karesi! İşte yoksul evler de iftar açarak yüreklerinde ki korkuyu gizlemeye çalışanların yönettiği Türkiye de; Mehmetlere sunulan yaşamın açılım karesi! Elleri kapkara, vücuduna sinen kokulara aldırmadan ayakta kalmanın, akşam evine taşıyacağı bir lokma ekmeğin huzuru içinde dört elle sarılırken işine; yaşamın kendisine karşı ne kadar hırçın, ne kadar zalimce davrandığını düşünüyordu Mehmet. Kendisini iki tekerli arabaya koşulu at gibi bağlayan çöp topladığı aracıyla sokaklara girerken, bu dünyada yapayalnız olduğunu bir kez daha anlamıştı. Poşet! Çöp! Sonra da çevreyi kirletiyorsun, hemen bu alanı terk et!


Devletin temel görevleri Anayasa da sıralanırken, birinci dereceden görevinin can güvenliği olduğu belirtilmektedir. Can güvenliği sıkılan kurşuna karşı olmayı tek başına gerektirmez ve temel de değildir. Temel olan insanın yaşamını ilgilendiren her şeyi, her tür dış etkenlerden korunmasıdır. İnsanların bu koşulları elde etmesi için işe ihtiyacı var. Bunun koşullarını ise devlet yaratır. Toplumsal iş bölümü içinde her bireyin yetenek ve becerisine uygun üretim alanlarının yaratmaktır. Bireyde gönül rahatlığı içinde mutlu, huzurlu yaşam sürdürür. Devlet; çöp yığınını gelişigüzel yöntemle bireyin, ekmek kapısı yapmaz. Ülkeyi ve Adana’yı yönetenler bu yaşam karesine her gün bakıyor ama bir türlü bu kareyi görerek bir çözüm sunmuyorlar. Amacım böylesi insani konuyu suiistimal ederek eleştiri yapmak değil.
Elleri kara, yüzleri kirli, vücudu atık malzemelerin kokularıyla bütünleşmiş Türkiye insanına devleti yönetenlerin elini uzatarak çözüm bulmalarıdır.. Çöp içerdiği karışık maddeler açısından birçok açıdan geri dönüşümü olan bir potansiyeldir. Hem katı, hem sıvı, hem de gaz olarak bu dönüşüm sağlanır. Adana’yı yöneten, devleti temsil eden kurum ve kuruluşların yöneticileri, yaşamın bu karesini bir kez görün ve soruna çözüm sağlayın. Çözüm sağlayın ki; geri dönüşümle hem ülke hem de Mehmetler kazanılsın.
Ve Hiçbir Türkiyeli ‘’ ben acım abi’ demesin.