Arşivimimde olan bir gerçeği, yeniden paylaşmak istedim!
Ne oldum deme!
Fıkra nedir: güldürücü ve güldürürken düşündürücü, şakalı kısa öykü.
Zaman zaman insanlar sıkıntılı anlarda karşısındakine kısa hayat hikayesi anlatır. Anlatır ki o düşünsün ve hiç kimsenin aptal olmadığını öğrensin der.
İşte böyle bir hikayeyi paylaşalım istedim.
Adam yok yoksul. Perişan.
Bu durumdan kurtulmak için girmediği delik kalmaz.
Suyu biraz kabarsa geldiği yeri unutur özlemlerini hoyratça yerine getirir.
Suyu aşağı çekildiğinde ortaya gülücük dağıtır,suyu yukarı çıktığın da yanını yönünü darma dağın edermiş.
Günlerin böyle geçtiği günlerde bir gün şans yüzüne gülmüş. Her gün takıldığı kahvede, kahveci ona iş bulmuş.
Hem de yöneticilik.
Kahveciye bin bir teşekkür ederek eve gitmiş.
Sabahı zor getirmiş.
Erkenden iş yerine giderek göreve başlamış...
İş yeri sahibi ne yapması gerektiğini anlatarak iş yerini teslim eder.
Aradan zaman geçer.
Adam her gün değişir.
Giyimi değişir.
Yaşamı değişir.
Oturup kalktığı mekan değişir.
Kısaca bir eli yağda bir eli balda yaşama kavuşur.
Yedi göbek ceddine yetecek serveti elde eder.
Ancak adam zenginleştikçe, iş yerinin sıkıntısı artar.
Her şey ters orantılı gelişir ve değişir.
Aradan yıllar geçer.
Adam bir gün doğduğu yeri özler. Özlemini gidermek için biner arabasına basar gaza. Varır doğduğu yere.
İner arabadan hava ata ata girer ilk kahveye.
Selam verir.
Oturur bir masaya, kahveciye herkese benden çay ver der.
Kahvede oturanlar sesin geldiği yöne bakarlar. Şaşkınlar.
Gördükleri karşısında küçük dillerini neredeyse yutacaklar.
Bu durumu görünce başlar hava atmaya. Amacı insanları ezmek.
Yaşlı adamın biri toparlar kendini ve sorar. 'Ey be adam sen nasıl elde ettin bu serveti! "
Yanıtı; sanane lan! olur.
Tam o anda iş yeri sahibi içeri girer. Bakar ki daha önce iş verdiği kişi.
Kendi iş yerini namerte muhtaç eden kişi.
Bir yaşlı adama, bir güç makam ve servet kazanmasına fırsat verdiği adama bakar.
Ve patlar!
"Adam sandım fırsat verdim. O verdiğim fırsatı kötü niyetine kullandın.
Kendini güç,servet ve mevki sahibi yaparken, iş yerimi ve beni batırdın.
Defol iş yerimden git der."
Başkalarının emeği üzerine saltanat kuran adam sesin geldiği tarafa döner.
Çaresiz günlerinde kendine sahip çıkan kahveci patronunu görür.
Şaşkın.
Patrondan gözünü ayıramaz. Beyni uğuldar. Her yanını korku kaplar.
Patronun sözleri kulaklarında çınlamaya başlar.
Bir anda vücudunu ter basar ve başlar kusmaya!
Mevki ve makamın her yerde saygı görmediğini hisseder.
Bilir ki yolun sonu görünüyor.
Kısadan hisse...
Ne oldum demeyeceksin.
Ne olacağım diyeceksin.
Her makam geçicidir. Makamın gücünü kendi gücü görenler, o makamdan indiğinde; dizlerini her daim dövmüştür.
Eleştiri öz eleştiri zamanında yapıldığında anlam kazanır.
..........................................
"Biz bu elden gider olduk. Kalanlara selam olsun." Yıllar önce bir fotoğraf üzerine yazılan cümle, önce burukluk yaratmıştı.
Zaman gösterdi ki bu cümle korkuya teslim olanın, sevdasını terk ederek; kaçtığını göstermiştir.
O fotoğraf bir bohçada gerceği anlatan anı olarak tutuluyor.
Biz bir elden gidersek, sevdamıza sırtımızı çevirmeden çatışa çatışa gideriz.
Ölüme yüzümüzü dönmeden, keskin kılıcımızı derman bitinceye kadar sallarız.
Tarihimizde yaşanmış çok acı ve zulüm var. Bir lokma ekmeği zül eden zalimleri tanıdık. Ama çıktığımız hiç bir yolu terk etmedik.Aksine canımıza saplanan acıları silah yaparak, geleceği o acıların üzerine kurduk.
Şimdi o günleri yeniden yaşıyoruz.
Namussuz senin mintanında saklanıyorsa izin verme.
Yırt o mintanı, at o namussuzu sırtından.
Ol omuz omuza, anadolunun namuslu elleriyle ve yeniden yarat Anadolunun bir uçtan bir ucunu.
Şimdi o günleri yaşıyoruz.
Unutmaki bizim gelenegimizde yiğitlik, düşünce diz üstüne, yeniden kalkarak yola devam etmektir.
Bizim yolumuz net. Tam bağımsız Türkiye!