''Alevîlikte kişi ister talip, ister pir, isterse mürşit olsun hepsi, yolun kurallarına uyup uymadığı konusunda yılda bir defa görülmektedir. Görgü cemin ’de pir huzurunda gözden gönülden ve erkândan geçer, bir kusuru ve kabahati varsa kendisi söyler ve rızalık ister. Eğer kusurunu kabul etmezse veya şikayetçi olan kişi ile rızalaşılmazsa cem erenlerinin görüşü alınarak o kişiye ceza verilir. Buna babdan(kapıdan) düşme veya düşkünlük denir.

Yani erenlerin gözünden gönlünden manen değer yitirme anlamına gelir.
Düşkünlük kişiye işlediği suçtan dolayı ceza verilerek belli bir süre tarikata alınmamasıdır.'' Diyalektik açıdan bakılırsa, bir nevi eleştiri ve öz eleştirinin; teoriden pratiğe geçiş yaptığı güncelleme de diyebiliriz. Amacım bir inancın, inananlar üzerinde ki etkisini artıran yöntemlerinden birini tartışmaya açmak değil. Örneklemenin siyaset yozlaşmasının önüne geçebileceği somut olgusuyla kavranmasıdır.
Teori pratiksiz hoş cilveleşmedir. Teorisiz pratik, pratiksiz teori bir anlam içermez. İkisi; somut koşulların somut analizi içinde birbirlerinin vazgeçilmezleridir.
Özgürlük kavramı, özgürlük mücadelesi verilmeden; somut anlamı olmaz.
Bu gün Türkiye fotoğrafı çok fulü. İktidar partisi ve muhalefet partileri orta yere çok detaylı çözüm projeleri koyamıyor. Dar, çıkarcılığın körüklendiği, yanlışı doğru olarak savunan, ülke geleceği yerine kendi geleceği korunan; bir siyaset anlayışının elinde kırıldıkça kırılıyor.
Türkiye siyasetinin düşkünlük sistemine ihtiyacı var. Bu ihtiyaçları giderecek olan siyasi kurumdur. Partidir! Bu yapılarıyla değil, sosyolojik tanıma uygun, işlevleri yerine getiren ve tabanın söz ve karar sahibi olduğu veya olacağı örgütle . Halk içinde yatay ve dikey örgütlü partiyle. Halkın, ekonomik durumuna ve demokrasi mücadelesine sahip örgütle.
Üretimin olduğu her yerde, üretim güçlerini örgütleyen çalışma tarzına sahip örgütle. Oturduğu makamda, temsil ettiği düşünceye ihanet edenin, tabanına tepeden bakanın, sadece kendi geleceğine oynayanları; oyun dışına gönderen bir örgütle.
Düşküne hadi eyvallah, güle güle diyen örgütle! Nitelikli, üreten ve toplumda karşılığı olan, sokaklarda halkın nefesi, çaresiz kalan halkın, umudu olan örgütle. Ve böylece CHP anların değil, günlerin umudu; farklılıkların ortak limanı olacaktır.
Bu yolu doğru ören, önce kendisinin sonra da Türkiye halkının kurtuluş yolu gören tüm kardeşlerimize kucak açılmalıdır. Çünkü CHP kuruluş felsefesinin hedefine, yarattığı isyanın devamına; ancak omuz omuza ulaşılabilir. Ne düşküne ne de düşkün olmayı siyaset sananlara ihtiyaç yok.

Sadece sol ol!